Dünya

Macron'un seçim hamlesi Fransa'yı krize sürükledi: Bayrou hükümeti düştü

Fransa’da Başbakan François Bayrou’nun hükümeti, parlamentodaki güven oylamasında yenilgiye uğradı. Dokuz ay önce istikrar amacıyla yapılan erken seçimlerin ardından dördüncü kez başbakan değişen ülkede, siyasi ve ekonomik istikrarsızlık derinleşiyor.

Fransa’da dokuz ay önce yapılan erken genel seçimlerin ardından kurulan azınlık hükümeti, güven oylamasını kaybederek düştü. Başbakan François Bayrou liderliğindeki hükümet, parlamentoda yalnızca 194 milletvekilinin desteğini alabildi; 364 milletvekili ise güvensizlik oyuyla hükümeti düşürdü.

Sadece dokuz ay görevde kalan 74 yaşındaki Bayrou, 1958’den bu yana Fransa’nın en kısa süre görev yapan başbakanlarından biri oldu ve hükümetinin çöküşü ülkeyi derin bir siyasi krize sürükledi Bayrou, oylama sonrası istifasını Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’a sunacağını açıkladı. Böylece Macron, bir yıl içinde üçüncü, 2022’de başladığı ikinci cumhurbaşkanlığı döneminden bu yana ise beşinci başbakanını atamak zorunda kalacak.

Macron’un seçim hamlesi Bayrou hükümetini düşürdü

Fransa’da Başbakan François Bayrou’nun güven oylamasında aldığı ağır yenilgi, yalnızca bir hükümet krizinden ibaret değil. Bu tablo, doğrudan Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un Haziran 2024’te aldığı erken seçim kararının sonucu. Macron, parlamentoyu feshederek merkez ittifaka yeniden çoğunluk kazandırmayı ve istikrarı sağlamayı vaat etmişti. Ancak seçimler tam tersine sonuçlandı: Merkez ittifak sandalyelerini kaybetti, sol ve aşırı sağ bloklar güç kazandı. Üç parçaya bölünmüş Meclis, daha ilk günden hükümetin manevra alanını daralttı ve reform girişimlerini felce uğrattı.

Reformlar daha başlangıçta kilitlendi

Bayrou, göreve gelir gelmez hızla artan borç yükünü kontrol altına almak için 44 milyar avroluk sert bir tasarruf planı açıkladı. Bu plan; harcama kesintileri, vergi artışları ve resmi tatillerin iptali gibi adımlar içeriyordu. Amaç, milli gelirin yüzde 114’üne ulaşan kamu borcunu dengeye çekmek ve AB’nin yüzde 3 sınırının neredeyse iki katına çıkan bütçe açığını azaltmaktı. Fakat parçalı Meclis yapısı, bu paketi baştan boğdu. Sol blok planı “yoksulları hedef alan adaletsiz bir reçete” olarak niteledi, aşırı sağ ise “halkın sırtına yük” dedi. Sonuçta Bayrou güven oylamasında 194’e karşı 364 oyla yenildi.

İstikrar yerine kaos

Bayrou’nun düşüşünün aslında Macron’un yanlış stratejisinin ürünü olduğu değerlendirmeleri ağırlıkta. Dokuz ay önce “istikrar” vaadiyle alınan erken seçim kararı, Fransa’yı sürekli hükümet krizlerine mahkûm etti. Sadece iki yıl içinde dördüncü başbakan görevden ayrıldı; Macron’un ikinci döneminde ise bu, üçüncü hükümetin düşüşü oldu. Fransa Beşinci Cumhuriyet tarihinde bu denli hızlı başbakan değişimleri nadiren görülmüştü. Artık her yeni hükümet birkaç ay içinde tükeniyor, devlet yönetimi sürekliliğini kaybediyor.

Faturanın adresi

Fransa’daki bu tablo Bayrou’nun kişisel başarısızlığından çok, Macron’un siyasi kumarının ağır faturasını yansıtıyor. Erken seçim hamlesiyle ülkeyi istikrara kavuşturmak yerine daha kırılgan bir parlamenter denge yaratan Macron, şimdi kendi stratejisinin bedelini ödüyor. Bugün yatırımcı güveni sarsılmış, kamuoyu öfkeli, siyasi sistem ise kilitlenmiş durumda. Bayrou’nun yenilgisi, Fransa’da yalnızca bir başbakanın düşüşü değil; Macron’un yanlış hesaplarının ülkeyi sürüklediği derin istikrarsızlığın somut kanıtı olarak görülüyor.

Macron’un önündeki sınırlı seçenekler

Bayrou hükümetinin güven oylamasında düşmesiyle gözler yeniden Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’a çevrildi. Ancak parçalı Meclis aritmetiği nedeniyle Macron’un seçenekleri oldukça sınırlı görünüyor.

Yeni başbakan atamak: Macron kısa süre içinde yeni bir başbakan belirlemek zorunda. Fakat kim gelirse gelsin, 2026 bütçesini parlamentodan geçirmek kolay olmayacak. Son bir yılda iki başbakanın düşmesi (Michel Barnier ve François Bayrou) ülkenin siyaseten kilitlendiğini gösteriyor. Macron’un 2027’ye kadar görevde kalacak olması, kendisini sürekli hükümet krizleriyle uğraşmak zorunda bırakabilir.

Sol ile uzlaşma arayışı: En çok sandalyeye sahip sol blok, hükümetin kurulması için kilit konumda. Fakat Sosyalistlerin talepleri Macron’un ekonomi politikalarının tam zıttı: emeklilik reformunun geri alınması, servet vergisinin geri getirilmesi ve zenginlere ek vergiler. Macron ise 2017’den beri iş dünyasını destekleyen vergi indirimleri, servet vergisinin kaldırılması ve emeklilik yaşının yükseltilmesi gibi adımlarından taviz vermemekte kararlı. Bu nedenle sol ile uzlaşmak ciddi tavizler anlamına geliyor.

Merkez sağ desteği: Macron, bugüne kadar azınlık hükümetini destekleyen sağcı Les Républicains ile yeniden yakınlaşabilir. Merkez sağdan bir başbakan seçilmesi ihtimali de bu nedenle gündemde. Ancak bu yol da aynı bütçe tartışmalarını geri getirecektir. Alexandra Roulet gibi uzmanlar, Fransız siyasetinde partilerin bütçe ve artan kamu borcu konusunda derin bir şekilde bölünmüş olduğuna dikkat çekiyor.

Bütçeyi devretmek veya kararnameler: Anayasa, bütçe çıkmazında mevcut bütçenin uzatılmasına ya da cumhurbaşkanının kararnamelerle geçici düzenlemeler yapmasına imkân tanıyor. Ancak bu yollar, siyasi gerilimi ve toplumsal tepkileri artırma riski taşıyor.

Yeniden seçim kartı: Macron’un geçen yılki fesih kararı parçalı Meclis doğurmuştu. Bugün yeniden seçim kartını açması riskli olarak değerlendiriliyor. Zira anketlerde aşırı sağcı Marine Le Pen’in Ulusal Birlik Partisi önde gidiyor. Macron böyle bir erken seçime gitse bile, parlamentonun yine bölünmüş çıkması ve net bir çoğunluğun elde edilememesi çok muhtemel. Bu durumda merkez ittifak daha da eriyecek ve Macron’un siyasi manevra alanı daralacaktır.

Artan toplumsal gerilim

Siyasi krizin yanı sıra sokakta tansiyon giderek yükseliyor. Bayrou hükümetinin düşmesinin ardından sosyal medya üzerinden örgütlenen hareketler, 9 Eylül için ülke genelinde “Her Şeyi Durdur” adıyla kitlesel eylem çağrısı yaptı. Bu kapsamda yolların kapatılması, okulların ve işyerlerinin boykot edilmesi planlanıyor. Sendikalar da önümüzdeki haftalarda kamu çalışanlarının genel grev hazırlığında olduğunu duyurdu.

Macron’un emeklilik yaşını yükseltme girişimi bu yılın başında zaten yüzbinlerce kişiyi sokağa dökmüştü. Şimdi ise bütçe kesintileri ve vergi artışları tartışması, benzer ölçekte protestoların fitilini ateşleyebilir. Başkent Paris başta olmak üzere büyük şehirlerde yeni grev ve yürüyüşlerin gündeme gelmesi bekleniyor. Muhalefet liderleri, toplumsal öfkenin giderek arttığını öne sürerek Macron’u “ya taviz vermeye ya da sokaktaki öfkeyi göğüslemeye” zorladıklarını açıkça dile getiriyor.

Bu tablo, Fransa’da siyasi açmazın yalnızca Meclis koridorlarında değil, giderek daha fazla sokakta da belirleyici olacağını gösteriyor.