Bugün, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş sürecinde dönüm noktası olan Lozan Barış Antlaşması’nın 102. yıl dönümü. I. Dünya Savaşı'nın ardından imzalanan ve Kurtuluş Savaşı’nı taçlandıran bu antlaşma, Türkiye'nin bağımsızlığını ve egemenliğini tüm dünyaya kabul ettirdi.
İsviçre’nin Lozan kentinde imzalanan antlaşma, Osmanlı İmparatorluğu'nu sona erdiren Sevr Antlaşması’nı geçersiz kılarak, Türkiye'nin bugünkü sınırlarını büyük ölçüde şekillendirdi. Antlaşma, Türkiye ile Birleşik Krallık, Fransa, İtalya, Japonya, Yunanistan ve diğer bazı devletler arasında imzalandı.
Barışa götüren adımlar nasıl atıldı?
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Hükümeti, Yunan kuvvetlerine karşı elde ettiği zaferin ardından Mudanya Ateşkesi kabul edildi. Sevr’in tarafı olan İtilaf Devletleri 28 Ekim 1922’de TBMM Hükümeti’ni Lozan’da toplanacak olan barış konferansına davet ettiler. Mustafa Kemal Atatürk, Lozan barışının sağlanması için İsmet İnönü’yü görevlendirildi. Mudanya görüşmelerine katılan İnönü, Lozan’a baş temsilci olarak katılmıştır. Bu süreçte İnönü, Dışişleri Bakanı olarak görevlendirildi ve çalışmalar hız kazandı.
İtilaf Devletleri, TBMM Hükümeti yerine İstanbul Hükümeti’ni çağırdılar
İtilaf Devletleri, Lozan imzalanmadan önce TBMM Hükümetinin üzerindeki baskıyı arttırmak için görüşmelere İstanbul Hükümetini çağırdı. Bu duruma tepki gösteren TBMM Hükümeti, 1 Kasım 1922 tarihinde saltanat sistemini kaldırmıştır.
Yeni hükümet, görüşmelere şu taleplerle başladı: Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin Misak-ı Millî sınırlarının tanınması, Osmanlı döneminden kalan ve Batılı devletlerce ekonomik sınırlamalar getiren kapitülasyonların kaldırılması, gayrimüslim azınlıkların haklarının Türkiye’nin iç hukuku çerçevesinde düzenlenmesi, Boğazların uluslararası kuruluşlar dışında Türkiye'nin denetimine geçmesi, dış borçların taksim edilmesi ve gümrük tarifelerinde tam ekonomik bağımsızlık sağlanması. Ayrıca Türkiye'nin savaşın mağlubu olmadığının kabul edilerek herhangi bir tazminat ödememesine yönelik talepler de gündemdeydi.
Lozan’da ilk görüşmeler: Büyük bir imparatorluğun mirasçısı olmak
Lozan’da TBMM Hükümeti sadece Anadolu’da Kurtuluş Savaşı’nın kahramanı olarak masada değil aynı zamanda I. Dünya Savaşı’nda Osmanlı Devleti’ni mağlup eden devletlerle de karşılaşıp hesaplaşmıştı. Tarihe karışmış bir imparatorluğun mirasçısı olmak zorunda kalan yeni Türk devletinin ilk imtihanı 20 Kasım 1922’de başlamış oldu. Osmanlı borçları, Türk-Yunan sınırı, boğazlar, Musul, azınlıklar ve kapitülasyonlar üzerine uzun uzun görüşmeler yapılmış ancak kapitülasyonların kaldırılması, İstanbul’un boşaltılması ve Musul konularında herhangi bir anlaşma sağlanamamıştır.
Sovyetler Birliği’nden “Türkiye’nin yanındayız” mesajı
Temel konularda tarafların tavize yanaşmaması ve önemli görüş ayrılıkları çıkması üzerine 3 Şubat 1923’te görüşmelerin kesilmesi ve savaş ihtimalini yeniden gündeme getirmiştir. Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk, Türk Ordusu’na savaş hazırlıklarına başlamalarını emretmiştir. Sovyetler Birliği, eğer tekrar savaş durumu olursa bu sefer Türkiye’nin yanında savaşa gireceğini duyurmuştur. Yeni bir savaşı ve kendi kamuoyunun tepkisini göze alamayan İtilaf Devletleri barış görüşmelerini tekrar başlatmak için Türkiye’ye yeniden İsviçre’nin Lozan kentine davet ettiler.
Taraflar arasında karşılıklı tavizler verilmesiyle birlikte 23 Nisan 1923’te süreç tekrar başlamış, 23 Nisan’da başlayan barış görüşmeleri, 24 Temmuz 1923 tarihine kadar devam etmiştir.
Taraf ülkelerin temsilcileri arasında imzalanan anlaşma, uluslararası anlaşmaların yasama organları tarafından onaylanmasını öngören yasal düzenlemeler doğrultusunda ilgili ülke meclislerinde değerlendirildi. Türkiye anlaşmayı 23 Ağustos 1923’te, Yunanistan 25 Ağustos 1923’te, İtalya 12 Mart 1924’te, Japonya ise 15 Mayıs 1924’te onayladı. Birleşik Krallık tarafından onay süreci ise 16 Temmuz 1924 tarihinde tamamlandı. Tüm taraf ülkelerin onay belgelerinin resmi olarak Paris’e iletilmesinin ardından, anlaşma 6 Ağustos 1924 tarihinde yürürlüğe girdi.
Lozan’ın kabulünden sonra ne oldu?
Görüşmeler sonucunda varılan mutabakata göre, Suriye sınırı 20 Ekim 1921 tarihli Ankara Antlaşması çerçevesinde kabul edildi.
Irak sınırının belirlenmesi ise Türkiye Büyük Millet Meclisi ile İngiltere arasında daha sonra yapılacak görüşmelere bırakıldı.
Yunanistan sınırı, Mudanya Ateşkes Antlaşması’nda öngörülen şekliyle kabul edildi ve savaş tazminatı olarak Karaağaç bölgesi Türkiye’ye bırakıldı.
Doğu sınırı, Gümrü, Moskova ve Kars Antlaşmalarıyla belirlendiği şekilde muhafaza edildi ve Doğu Anadolu’da bir Ermeni devleti kurulması yönündeki taleplerden vazgeçildi.
Lozan Antlaşması ile Osmanlı döneminden kalan kapitülasyonlar tamamen kaldırıldı. Bozcaada ve Gökçeada Türkiye egemenliğine bırakılırken, İtalyanlara bırakılan On İki Ada, II. Dünya Savaşı sonrasında İtalya'nın bölgeden çekilmesiyle Yunanistan'a devredildi.
Tam bağımsızlığın teminatı olarak Lozan
143 madde, bir ön söz ve 4 bölümden oluşan Lozan Barış Anlaşmasının ön sözünde, devletlerin istiklal ve hakimiyetine saygı gösterilmesi gerektiği yer alıyor.
Lozan Barış Anlaşması, I. TBMM tarafından imzalanırken, II. TBMM tarafından da onaylanmıştır. Anlaşmayla, Türkiye Cumhuriyeti’nin tam bağımsızlığı İtilaf Devletleri tarafından resmen tanındı.
Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk, anlaşmanın tamamlanmasından sonra “Lozan Antlaşması, Türk milleti aleyhine asırlardan beri hazırlanmış ve Sevr Antlaşması'yla tamamlandığı zannedilmiş büyük bir suikastın yıkılışını ifade eden bir belgedir.” ifadelerini kullanmıştı.