Zhi Wuyan/CMG
ABD Başkanı Donald Trump ikinci kez başkanlık koltuğuna oturur oturmaz uluslararası arenaya hızlı ve hareketli bir giriş yaptı. Örneğin; Önce Gazze’nin restorasyonunu bizzat Beyaz Saray’ın üstleneceğini iddia etti. Sonra, Ukrayna meselesinde Zelenskiy’nin müzakere masasına dönmesi için Ukrayna’ya diplomatik ve askeri baskı yaptı. Ardından, İran ile nükleer müzakereleri yeniden başlatmak adına İran’ın Dini Lideri Ayetullah Ali Hamaney’e bir mektup gönderdiğini söyledi.
Ancak tüm bu hamlelere rağmen uluslararası toplum Trump’un ileri sürdüğü tavsiyelerin çoğunu olumlu karşılamadı ve ilgili ülkeler bu tavsiyelere kararlılıkla karşı çıktı.
Aslında bu tablo, ABD’nin mevcut gücünün, uluslararası arenadaki statüsüne artık uymadığını yansıtıyor.
Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy ve Trump arasında Washington’da düzenlenen görüşme söz dalaşıyla bitti. Trump’a göre, Ukrayna’ya önemli miktarda askeri yardım sağlayan ABD krizden hiç fayda görmedi. Bunun yanı sıra, Ukrayna krizine sürüklenmesi ABD’nin Asya-Pasifik bölgesine dönme stratejisine de ters bir durum oluşturdu.
Bu yüzden, Ukrayna krizinden sıyrılmak ABD için önemli. Ancak ABD’nin kaybını karşılaması için Ukrayna ile değerli maden anlaşmasını imzalaması gerekiyor.
Ancak, Ukrayna ve arkasındaki Avrupa ülkeleri Trump’ın bu hesabından hiç de memnun olmadı. Ukrayna için, ABD’nin güvenlik garantisini elde etmeden imzalanacak bir maden anlaşması kabul edilemez. ABD’nin ihanetine kızan Avrupa ülkeleri Ukrayna’ya askeri yardıma devam etmeye karar verdi. İngiltere ve Fransa, Ukrayna’ya “barış gücü” göndermeyi planladıklarını açıkladı. Mevcut duruma göre, Ukrayna’nın Beyaz Saray’ın isteğine göre bir barış anlaşmasını imzalaması kolay görünmüyor. Eskisi kadar güçlü olmayan ABD uluslararası arenada eskiden olduğu gibi başarılı bir performans da gösteremiyor.
Trump yönetimi, daha önce de Gazze’nin Orta Doğu'nun Riviera’sı olması için bölgede yaşayan Filistinlilerin Mısır ve Ürdün gibi çevre ülkelere göç etmesi gerektiğini ileri sürdü. Trump’ın bu gerçekdışı önerisine yalnız Arap ülkeleri değil, Türkiye ile Avrupa ülkeleri de yüksek sesle karşı çıktı. Fransa, Almanya, İngiltere ve İtalya Dışişleri Bakanları tarafından 8 Mart’ta yayımlanan bir ortak bildiride, Arap ülkelerinin ileri sürdüğü Gazze’yi yeniden inşa etme planını destekledikleri belirtildi.
Trump, 7 Mart’ta basına verdiği demeçte, İran’ın nükleer silah planından vazgeçmesi ve nükleer müzakereyi yeniden başlatması için Hamaney’e bir mektup gönderdiğini söyledi. Ancak İran’ın Birleşmiş Milletler Temsilciliği aynı gün bir açıklama yaparak, Trump’ın açıklamasını inkar etti ve herhangi bir mektup almadıklarını belirtti. Hamaney de yaptığı bir konuşmada, ABD’yle müzakere yapılmasının akılsız ile utanç verici olacağını ve İran’ın sorununu çözemeyeceğini kaydetti.
Diplomatik adımlar her zaman ciddi olmalı ve temkinli atılmalı. Ancak, Trump göreve gelir gelmez tam tersini yaptı. Örneğin, 7 Mart sabahı sosyal medyadan Rusya’ya ciddi yaptırım uygulayacaklarını belirten Trump, öğleden sonra Putin’e güvendiğini söyledi.
ABD’nin diplomatik hamlelerinde yaşanan kaos, ABD’nin mevcut gücünün artık uluslararası arenadaki statüsü ile uyuşmadığını gözler önüne serdi. Düşüşteki ABD doğal olarak bu gerçeği kabul etmek istemiyor ve kendi gücünü abartarak, yanlış dış politika hamleleri yapıyor. “Herşey ABD için” sloganıyla dış politikada başarılı bir performans gösterdiğini düşünen Trump, Sam Amca’nın uluslararası imajına büyük zarar veriyor. ABD’nin müttefiki olan ülkeler artık ABD’ye bağımlılık politikasını yeniden gözden geçirmek zorunda kalıyor:
Sam Amca hâlâ güvenilir mi? ABD bizi de Ukrayna gibi satar mı?