Dünya

G7’nin Kanada toplantısı: Çin karşıtı söylemler, Batı’nın azalan etkisini gizleyemiyor

G7 Dışişleri Bakanları, Ukrayna krizi, Orta Doğu, ABD tarife baskıları ve jeopolitik çalkantılar arasında Kanada'da bir araya geldi. Toplantıda, Çin’in askeri yapılanmasına yönelik asılsız iddialar yeniden gündeme taşındı. G7'nin bu yaklaşımı, Batı’nın azalan küresel nüfuzunu koruma çabasının bir parçası olarak değerlendiriliyor.

Haber Merkezi

G7 Dışişleri Bakanları, Kanada’nın Ontario eyaletinin Niagara bölgesinde 11–12 Kasım tarihlerinde bir araya gelerek Ukrayna krizi, Orta Doğu’daki gelişmeler ve küresel ekonomik zorlukları ele aldıklarını duyurdu.

Ancak uzmanlara göre toplantı, bir kez daha “Çin tehdidi” söylemi etrafında şekillendi ve bloğun küresel etkisini yitirdiği bir dönemde dikkatleri kendi iç krizlerinden uzaklaştırma girişimine dönüştü.

G7 bakanları, ortak açıklamalarında “Çin’in askeri yapılanması ve nükleer kapasitesinin hızla genişlediği” yönünde temelsiz endişelerini dile getirerek, Hint-Pasifik bölgesinde “statükoyu güç veya baskı yoluyla değiştirme çabalarına karşı olduklarını” savundu. Bildiride Çin’in adı açıkça geçmese de, Güney Çin Denizi’ndeki faaliyetlere yönelik dolaylı suçlamalar dikkat çekti.

Analistler, bu yaklaşımın G7’nin Soğuk Savaş döneminden kalma “blok siyaseti” anlayışını sürdürdüğünü ve bölgesel barış ve istikrara katkı sunmak yerine kutuplaşmayı körüklediğini belirtiyor.

“G7, çatışmacı zihniyetin esiri”

Çin Dışişleri Üniversitesi Profesörü Li Haidong, Global Times’a yaptığı açıklamada, toplantının çok taraflı iş birliği iddiasına rağmen, aslında “Batılı güçlerin jeopolitik çıkarlarını koruma platformu” haline geldiğini ifade etti.

“G7, Çin’i hedef alan tekrar eden karalamalarla kendi etkisizliğini gizlemeye çalışıyor,” diyen Li, bu tür söylemlerin Batı’nın “gerileyen küresel liderlik konumuna yapay bir adrenalin takviyesi” anlamına geldiğini söyledi.

Li, “G7’nin Soğuk Savaş zihniyetine saplanmış, ideolojik önyargılarla hareket eden eski bir yapı haline geldiğini” ve küresel istikrarsızlığı körükleyen unsurun tam da bu çatışmacı yaklaşım olduğunu vurguladı.

ABD ile G7 arasında artan gerilim

Toplantı aynı zamanda G7 içindeki bölünmeleri de gün yüzüne çıkardı. Japon medyası Mainichi, ABD’nin çok taraflı iş birliği konusundaki isteksizliğinin süreci olumsuz etkilediğini bildirdi.

Associated Press (AP) ise Kanada’nın, ABD ile yaşadığı ticari gerginlikler nedeniyle G7 başkanlığında zorluklar yaşadığını aktardı. Haberde, Washington yönetiminin ticaret politikalarında tek taraflı tutum sergilediği ve Avrupa’daki bazı müttefiklerinin bu yaklaşımı “korumacılık” olarak gördüğü ifade edildi.

Uzmanlar, G7’nin kendi içindeki derin görüş ayrılıkları nedeniyle artık küresel meselelerde ortak bir duruş sergilemekte zorlandığına dikkat çekiyor. Savunma harcamaları, Filistin’in tanınması ve Rusya-Ukrayna çatışması konularında yaşanan fikir ayrılıkları, bloğun zayıflayan uyumunu gözler önüne seriyor.

“Gerileyen bir mekanizma”

Profesör Li, G7’nin günümüzde “sönmekte olan bir mekanizma” haline geldiğini vurguladı. “Kanada artık ABD’yi güvenilir bir ekonomik ortak olarak görmüyor; Washington ise kendi müttefiklerini Amerikan kaynaklarını sömüren ‘parazit küreselciler’ olarak niteliyor,” diyen Li, bu durumun bloğun iç uyumunun bozulduğunun açık bir göstergesi olduğunu belirtti.

Li, G7’nin Çin’e yönelik sert söylemlerinin, “azalan etkisini uzatmak için yapılan çaresiz bir çaba” olduğunu ifade ederek “G7, dünyayı bölmek yerine, gelişmekte olan ülkelerle yapıcı iş birliğini önceliklendirmeli. Çin’in önerdiği karşılıklı saygı ve kazan-kazan iş birliği modeli, küresel istikrarın gerçek teminatıdır.” ifadelerini kullandı.