Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Dr. Fazıl Küçük Bulvarı'nda düzenlenen 20 Temmuz Barış ve Özgürlük Bayramı Töreni'nde konuştu.
Erdoğan, şunları kaydetti:
"Kıbrıs Türklerinin kaybedecek 60 yılı daha yok. Biz artık tüketilmiş federasyon modeline dayanan Birleşmiş Milletler parametreleriyle vakit kaybedemeyiz. Kıbrıs Türk tarafının desteğini açıkça çektiği birçok kez denenmiş ve başarısız olmuş bir çözüm modelinde ısrarcı olmanın kimseye bir faydası bulunmuyor. Cumhurbaşkanı Sayın Tatar'ın ortaya koymuş olduğu iki devletli çözüm vizyonunun tüm gücümüzle arkasındayız. Buradan tüm dünyaya bir kez daha çağrımızı yapıyoruz. Uluslararası toplum Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni tanımalı, diplomatik, siyasi ve ekonomik ilişkileri bir an önce kurmalıdır. Doğrudan uçuşların ve ticaretin önü açılmalıdır."
Erdoğan, bugün gelinen noktada, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin uluslararası alanda görünürlüğünün her geçen gün arttığına işaret ederek, "Rumlar kendini Ada'nın tek hakimi ve sahibi gibi göstermeye çalışsa da artık Türk Devletleri Teşkilatı'nda, İslam İşbirliği Teşkilatı'nda, Ekonomik İşbirliği Teşkilatı'nda temsil edilen bir Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti vardır." dedi.
Hankendi'de, Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Zirvesi'nde şanlı Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti bayrağının diğer ülke bayraklarının yanında dalgalandığını vurgulayan Erdoğan, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev'e ve can Azerbaycan halkına Kıbrıs davasına verdikleri destek için şükranlarını sundu.
"Zorlukları birlikte göğüslüyoruz"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugün burada, tıpkı 51 yıl önce olduğu gibi aynı inançla, aynı kararlılıkla bir arada olunduğunu dile getirerek, "Anavatan Türkiye ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti geçmişte nasıl omuz omuzaysa bugün de aynı azimle, aynı istikamette yürümeye devam ediyor. Zorlukları birlikte göğüslüyoruz. Ambargoları birlikte aşıyoruz. Geleceğimizi birlikte inşa ediyoruz." diye konuştu.
Kıbrıs Türkü'nün hayat standartlarını yükseltecek projeleri de yine birlikte hayata geçirdiklerini ifade eden Erdoğan, bugün temeli atılan Lefkoşa Yeni Devlet Hastanesi'nin birinci etabı ile açılışı yapılan Lefkoşe Çevre Yolu ikinci etabı ile Yeni Maraş Sağlık Merkezi'nin hayırlı olmasını diledi.
Erdoğan, 3 Mayıs'ta açılışına iştirak ettiği Cumhuriyet Yerleşkesi gibi bu yeni projelerin de kardeşliğin ilave nişaneleri olacağına inandığını söyledi.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin turizm, eğitim, teknoloji ve dijitalleşme ile öne çıkması ve tüm sektörlerde atılım gerçekleştirmesi için de desteklerin süreceğine işaret eden Erdoğan, 1-4 Mayıs tarihleri arasında Lefkoşa'da gerçekleştirilen TEKNOFEST'e gösterilen büyük ilginin herkesi umutlandırdığını kaydetti.
Erdoğan, "İnşallah, gönül gönüle verecek, çok daha önemli projelere, başarılara, çalışmalara, zaferlere yine birlikte imza atacağız." diye konuştu.
Kıbrıs Barış Harekatı'nın, Kıbrıs Türk halkına yönelik sistematik ihlaller ve saldırılar karşısında garantörlük yükümlülükleri çerçevesinde atılmış meşru ve zorunlu bir adım olduğunu vurgulayan Erdoğan, "51 yıl önce bugün şanlı Türk ordusu, kahraman mücahitler ve Kıbrıslı kardeşlerimizle birlikte Enosis hayali kuranları hüsrana uğratmıştır, Ada'ya barış ve huzur gelmiştir. Kıbrıs Barış Harekatı'nda Mehmetçiğin Ada'ya ayak basmasıyla Kıbrıs Türk'ünün yalnız olmadığını tüm dünya görmüştür." diye konuştu.
"Kıbrıs'ın bütün çiçekleri Makarios'un Ada'ya bulaştırdığı kanın kokusunu silemedi"
Barış Harekatı kadar harekata giden sürecin de çok önemli olduğunun altını çizen Erdoğan, özellikle gençlerin bundan 50-60 yıl önce yaşanan olayları çok iyi bilmesi, hafızalarına adeta nakşetmesi gerektiğine dikkati çekti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 1955'te EOKA terörüyle başlayan, 1974'e kadar Kıbrıs Türk'ünü zulüm ve baskı altında bırakan o karanlık dönemin milletin yüreğine kazındığını dile getirerek, şunları kaydetti:
"EOKA'nın namlusu sadece cana değil, kimliğe, onura, varoluşa da çevrilmişti. 1571'den beri Ada'nın asli unsuru olan Kıbrıs Türk halkı, kendi öz yurdunda sığıntı gibi yaşamak zorunda bırakıldı. O kara günlerin vahametini, yaşanan acının derinliğini tarif etmek kolay değil ama bir söz var ki her şeyi özetliyor, 'Kıbrıs'ın bütün çiçekleri Makarios'un Ada'ya bulaştırdığı kanın kokusunu silemedi.' Cennetten bir parça olan bu topraklar, kelimelerin bile anlatmakta yetersiz kaldığı işte böyle vahşet günlerine tanıklık etti.
Şimdi birileri çıkıyor, 'Geçmişi tamamen geride bırakalım.' diyor. İyi de biz Kumsal Katliamı'nı, Kanlı Noel vahşetini, Erenköy Direnişi'nde toprağa düşen gençlerimizi nasıl unutabiliriz? Lefkoşa Devlet Hastanesinde şifa beklerken katledilen onlarca insanımızı, kefen yokluğundan ev ev gezerek çarşaf toplayan analarımızı, bacılarımızı nasıl unutabiliriz? Çetinkaya Spor Kulübünün, Kıbrıs Türk Öğretmenler Derneğinin çabalarını, Kıbrıs Türk Kızılay Cemiyeti ile Köy Komitelerinin fedakarlığını nasıl unutabiliriz? Bayraktar Türk Alayını, Türk Mukavemet Teşkilatını, her birinizin ailesinden çıkan mücahitleri unutmak mümkün mü? Kıbrıs Türk'üne yapılan zulümleri, çektirilen çileleri, yarım asırdır uygulanan ambargoları biz nasıl unutabiliriz? Kimse kusura bakmasın, biz Kıbrıs Türk'ü kardeşlerimize yapılanları asla unutmayız, ibret alarak, ders çıkararak, bir daha benzer acıların asla yaşanmaması için ne yapılması gerekiyorsa biz onu yaparız."
"Kıbrıs Türklerini azınlık olarak görüp sözde devletlerine yamamaya çalıştılar"
Erdoğan, Ada'nın tek başına sahibi olmalarına izin verilmeyeceğini bildikleri için Rumların hep çözümsüzlük peşinde koştuğunu, Kıbrıs Türk tarafının ne zaman yapıcı bir irade ortaya koysa sunulan planları reddettiklerini, müzakere masalarından kaçtıklarını, masayı her devirdiklerinde çözüm istediklerini, müzakerelerin yeniden başlaması gerektiğini ileri sürdüklerini bildirdi.
"Kıbrıs Türklerini azınlık olarak görüp sözde devletlerine yamamaya çalıştılar." diyen Erdoğan, "Biliyorsunuz, esasen Kıbrıs Türk tarafının teklifi olan federal çözüm karşısında Rumlar 'üniter devlet' diye tutturmuşlardı. Federal model, merhum Denktaş'ın liderliğinde müzakerelerin temel çerçevesi olarak kabul edilmişti. Peki, 1960 ortaklık devletinde olduğu gibi federal çözüm modelini de kabullenemeyen Rumlar ne yaptı? İki toplumlu, iki kesimli federal model temelinde hazırlanan bütün çözüm önerilerini reddettiler." diye konuştu.