En kötü barış, en hakIı savaştan daha iyi olabilir mi?

Pazartesi günü dünyanın gözü kulağı Beyaz Saraydaydı. Ukrayna lideri Zelenskyy,Avrupalı liderler, NATO ve AB temsilcileri Beyaz Saray'da Trump ile bir araya geldiler. Masada Ukrayna barışı, telefon hattında ise Putin vardı. Masada 7 ülke 2 uluslararası örgüt vardı.

Görüşmelerde ortaya çıkan en önemli başlıklar ateşkes, toprak takası ve güvenlik garantileri oldu.
Trump, ateşkes olmadan doğrudan barış anlaşmasının imzalanmasını savundu. Ben 6 savaşı da ateşkes yapmadan bitirdim diyerek ateşkese gerek olmadığını söyledi. Avrupalı liderler ise önce ateşkes ilan edilmesini ardından barış anlaşmasının imzalanmasında ısrar ediyorlar. Özellikle, Almanya Başbakanı ve Fransa Cumhurbaşkanı bu noktada ısrarlarını sürdürdüler ve Rusya'ya baskı yapılmasını istediler.

Trump, her fırsatta toprak takasından bahsediyor ancak Rusya Ukrayna'nın yüzde yirmisini elinde tutarken Ukrayna'nın herhangi bir Rus toprağı üzerinde hakimiyeti yok. Dolayısıyla, takasta Rusya toprak verirken karşılığında Ukrayna ne verecek? Ukrayna'nın beşte biri Rusya'ya bırakılırken Zelenskyy bu anlaşmayı Parlamento’dan nasıl geçirecek? Savaştan sonra Zelenskyy'nin vatana ihanet suçundan yargılanma ihtimali oldukça yüksek lakin hemen barış anlaşması imzalanmasından sonra Ukrayna'da seçimlerin yapılacağı da söylendi.

Muhtemelen Trump ve Avrupalı liderler Zelenskyy’nin bir kez daha cumhurbaşkanı seçilmesine destek verecekler, Putin de sessiz kalacak. Zelenskyy’nin barış için verdiği tavizlerin ödülü de ikinci kez cumhurbaşkanı seçilmek olacak. Belki de Zelenskyy'nin savaş sırasında yaptığı eylemler ve imzalamış olduğu anlaşmalardan bir şekilde muaf tutulması da kararlaştırılacak. Böylece, Zelenskyy ömür boyu savaş ve onunla ilgili yapmış olduğu hiçbir eylemden dolayı yargılanamayacak, sorumu tutulamayacak. Bir nevi dokunulmazlık kazanacak. Kısacası, Trump, Zelenskyy’i hem de Avrupalı liderleri ölümü gösterip sıtmaya razı etti.

Bu arada, Putin her şeye tamam derken aynı zamanda Ukrayna'daki savaş tüm şiddetiyle devam ediyor. Putin'in sessiz sedasız tüm gelen tekliflere evet demesi aslında fırtına öncesi bir sessizliğin de göstergesi. Trump, Avrupalı liderlerle toplantı halindeyken toplantıyı yarıda kesip Putin ile telefon görüşmesi gerçekleştirmesi aslında sürecin her safhasında Rusya'nın da bilgilendirildiğini ve Putin'in de onayının alındığını gösteriyor.

Trump, üçlü bir zirvenin yapılması konusunda Zelenskyy ve Putin'le anlaştıklarını ancak yeri ve zamanı üzerinde halen çalıştığını kamuoyuna duyurdu. Üç buçuk yıldan beri süren Ukrayna Savaşı için ilk defa somut bir takım adımlar atılacak gibi gözüküyor.

Trump, Ukrayna Savaşı'nın kendi savaşı olmadığını, bu savaşın Biden'ın bir savaşı olduğunu dolayısıyla Ukrayna'da bir barışın sağlanmasını için gösterdiği çabayı insanlık namına yaptığını söylüyor. Şimdi, Trump, Avrupalı liderlere bir seçenek sunuyor; ya Biden'ın mirasına sahip çıkın, Biden'ın yolunu takip edin ya da yeni bir sayfa açalım Avrupa'ya Barış'ı getirelim diyor.

Son gelişmelerde belki en önemli öne çıkan unsur güvenlik garantileri. ABD, Ukrayna ve Rusya arasındaki barışın garantörü olarak şimdiden ön plana çıktı. Ayrıca Avrupalı liderler Ukrayna ve Avrupa'nın Rusya'ya karşı güvenliğinin garanti altına alınmasını istiyorlar ve bu bağlamda Ukrayna'nın güvenliği için NATO'nun beşinci maddesine benzer bir kolektif savunma mekanizmasının kurulmasında ısrar ediyorlar. Rusya tarafı güvenlik garantilerine olumlu bakıyor; hatta Putin Alaska görüşmesinde Rusya'nın Ukrayna'nın güvenliğini garanti edeceğinin sözünü verdiği söyleniyor.

Trump, bu barış sürecinde iki meselenin asla tartışılmayacağını ve masada bulunmayacağını Ukrayna tarafına söyledi. Bunlar Ukrayna'nın NATO'ya üyeliği ve Kırım'ın tekrar Ukrayna'ya dönmesi.

Gerekçe ne olursa olsun bir gerçek var ki o da Zelenskyy'nin Ukrayna'nın bir kısım topraklarını Rusya'ya kaybeden bir lider olarak Ukrayna tarihine geçecek olmasıdır. Putin ise tarihe Rusya'nın topraklarını genişleten lider olarak geçecektir. Rus Kommersant gazetesi, “ABD Başkanı, Yeni Ukrayna Haritası Karşısında Zelenski'yi Kabul Etti” şeklindeki başlığı aslında Rusya’nın ABD’nin de yardımıyla bu savaşın daha şimdiden galibi olarak ilan ediliyor olması bakımından dikkat çekicidir.

Avrupalı liderlere göre ise bir Avrupa ülkesinin sınırlarının kuvvet kullanılarak zorla değiştirilmeye Hadise'nin meşru bir Hadise'ye dönüştürülmesi konusunda dikkat çekerek bunun başka ülkeler için kötü emsal oluşturacağı konusunda uyarılarda bulunmaktadırlar.

Baldıran zehri misali Avrupa kerhen bu barış sürecini kabul etmiş görünüyor. Trump, için barış anlaşmasının kırılgan ya da kalıcı olmasının bir önemi yok. Önemli olan Ukrayna savaşını bitiren bir başkan olarak tarihe geçmek ve Nobel Barış ödülünü alabilmek. Fakat atılacak adımlar Avrupa ile Rusya arasında ekilen düşmanlık tohumlarını ortadan kaldıracak mı? Ne Putin ne de Avrupalı liderler savaş sürecinde birbirlerine karşı olan tutum ve açıklamaları unutmayacaklar. Nihayetinde Avrupa’nın gözünde Putin, Avrupa’yı nükleer silahlarla tehdit etmiş bir lider. Bu nedenler, bir barış anlaşması imzalansa da Avrupa-Rusya ilişkileri hiçbir zaman eskisi gibi olmayacak. Putin eskiye dönmek istese de Avrupa, buna sıcak bakmayacak.

Sonuç olarak Marcus Tullius Cicero'ya atfedilen “en kötü barış, en hakIı savaştan daha iyidir” sözü herhalde süreci en iyi tanımlamaktadır. Süreci tanımlamak için belki en uygun söz olabilir ama bazı durumlarda en kötü barış savaştan daha tehlikeli ve yıkıcı olabilir. Bunun tarihte birkaç örneği bulunmaktadır.