CGTN Türk Dış Haberler Servisi
Çin Ticaret Bakanlığı geçtiğimiz hafta, nadir toprak elementleri ve bu elementlerin işlenmesinde kullanılan ileri teknolojiler üzerinde kapsamlı bir kontrol rejimi getirdiğini açıkladı. Yeni düzenleme, yalnızca ham maden ihracatını değil, aynı zamanda manyetik alaşımların üretiminde kullanılan teknolojilerin, işleme ekipmanlarının ve geri dönüşüm süreçlerinin de devlet onayına bağlanmasını öngörüyor.
Pekin, bu kararın bir “ihracat yasağı” olmadığını özellikle vurguluyor. Resmî açıklamalarda, söz konusu önlemlerin sadece hassas kullanım alanlarını kapsadığı, sivil ve ticari amaçlı taleplerin lisans mekanizmasıyla değerlendirileceği belirtiliyor. Çin Ticaret Bakanlığı sözcüsü, kararın “ulusal güvenliğe dayalı meşru bir kontrol” olduğunun altını çizerken ülke medyası da bu düzenlemeyi ülkenin “kaynak güvenliğini koruma hakkı” olarak yorumladı.
Altı ayda yaşanan Trump’ı yalanlıyor
Çin’in nadir elementler kararına tepki gösteren ABD Başkanı Donald Trump sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamada Pekin yönetimi ile ilişkilerin son 6 ayda iyi gittiğini iddia ederek Pekin’in adımını “pusuya yatmak” olarak tanımladı. Oysa son 6 ayda yaşanan gelişmeler Trump’ın söylemlerinin tersine işaret ediyor.
ABD yönetimi nisan ayından bu yana Çin’e karşı ticaret, teknoloji ve enerji alanlarında birbiri ardına sınırlayıcı kararlar aldı. Bunların ilki, 29 Eylül’de yürürlüğe giren ve “%50 mülkiyet kuralı” olarak bilinen düzenleme oldu. Buna göre, ABD’nin kara listesinde yer alan bir şirketin yüzde elliden fazla payına sahip olduğu tüm iştirakler, otomatik olarak aynı kısıtlamalara tabi tutuldu. Bu hamle, görünürde teknik bir revizyon olsa da, fiilen yüzlerce Çinli şirketi Amerikan ihracat lisans sisteminin içine çekti ve tedarik zincirlerini karmaşıklaştırdı.
ABD Federal İletişim Komisyonu (FCC) aynı dönemde Huawei ve ZTE gibi Çinli telekom devlerine ait ürünlerin satışına yönelik yeni kısıtlamalar getirdi. Bu kararla birlikte, yalnızca yeni satışlar değil, daha önce onay almış bazı cihazların pazardan kaldırılması da gündeme geldi. Yine Ekim başında ABD Hazine Bakanlığı, İran’dan petrol aldığı iddiasıyla Çin’deki bazı bağımsız rafinerileri ve liman işletmelerini yaptırım listesine ekledi. Bu, enerji ticareti üzerinden yürütülen dolaylı bir baskı mekanizmasıydı.
Ekonomik değil politik bir karar
Trump’ın danışmanları Beyaz Saray’da Çin’e karşı bir “karşı önlem paketi” üzerinde çalışıldığını doğruladı. Paketin ayrıntıları henüz kesinleşmiş olmasa da, ABD’nin ileri teknoloji ihracatına yeni lisans koşulları getirmesi, kritik yazılım ve elektronik bileşenlerde denetimi artırması ve bazı Çinli telekom şirketlerinin ABD pazarına erişimini tamamen durdurması bekleniyor.
ABD Başkanı Trump’In 1 Kasım tarihini “sınır günü” olarak ilan etmesi, kararın ekonomik olduğu kadar politik bir yönü olduğunu da gösteriyor. Bununla birlikte Trump’ın Çin Cumhurbaşkanı Xi Jinping ile olası bir liderler zirvesini “artık gereksiz” olarak nitelendirmesi, bu gerginliğin seçim dönemi söylemiyle birleştiğini de ortaya koyuyor.