Diplomasinin 11 Eylül’ü

İsrail, ateşkes ve barışı müzakere ettiği Hamas heyetini kolaylaştırıcı bir rol üstlenen Katar’ın başkenti Doha'da toplantıda oldukları sırada vurdu. Herhalde yakın tarihimizde bir müzakere heyetine böyle bir saldırı ne duyuldu ne görüldü.

Düşünün ki 2020'de ABD 20 yıl boyunca savaştığı Taliban'la Doha'da masaya oturdu. masaya oturan Taliban yetkilileri arasında ABD'nin başına milyonlarca dolar ödül koyduğu isimler vardı. Buna rağmen ABD hiçbir şey yapmadan bir barış anlaşması imzalamayı başardı.(halen içeriği bilinmiyor !)

Son dönemde, Katar, diplomasi alanında güvenli bir liman olarak yıldızı parlayan bir ülke haline gelmişti.ABD başta olmak üzere bir çok ülke çeşitli diplomatik müzakereleri Doha’da yürütmeyi bir gelenek haline getirmişti. Ancak İsrail'in dünkü saldırısı Katar’ın ve Doha’nın bu güvenli liman olma imajını yerle bir etti .

İsrail'in bizzat muhatap aldığı müzakere heyetini öldürmeye kalkması ne ahlakla ne vicdanla ne de hukukla açıklanabilecek bir durum değildir. Hele de bu saldırı geçtiğimiz pazar günü Trump'ın Hamas'ı rehinler konusunda “bu sizin son şansınız başka şansınız yok” şeklinde tehdit etmesinin ardından gelmesi ve saldırının bizzat Trump'ın onayı alınarak yapıldığı açıklanması bizzat bu saldırıyla uluslararası hukukun çiğnenmesi onayını ABD'nin verdiğini göstermektedir.

İsrail, salı günü her zaman olduğu gibi bir kez daha diplomasiyi katletmiştir.

İsrail, her zaman olduğu gibi uluslararası hukuku, uluslararası sistemin kurallarını bir kez daha katletmiştir.

İsrail, bir kez daha bağımsız ve egemen bir devlete saldırarak kural tanımazlığını ortaya koymuştur.

Dün Lübnan'a, Suriye'ye ve İran'a pervasızca saldıran İsrail bugün Katar'a saldırmıştır. Yarın kim bilir nereye saldıracak?

Bu saldırıların hiçbiri İsrail'in kendini savunma hakkına sahip olduğu söylemiyle meşrulaştırılamaz! Maalesef, 7 Ekim'den sonra ABD ve Avrupa'nın İsrail'in eylemlerini “kendini savunma hakkı” üzerinden görmeleri İsrail'in de bu katliamları ve uluslararası hukuk ihlallerini meşrulaştırmıştır.

Kuşkusuz, İsrail'in bu saldırıları en fazla barışa zarar verdi. Katar'ın Gazze'ye barışın gelmesi konusundaki çabaları büyüktü; ancak şimdi bu saldırılarla Katar, barış çabalarına ara verdi. Gei döner mi bilinmez. Muhtemelen yeni müzakere masası belki de başka bir ülkede kurulacak. Lakin İsrail'in müzakere masasına yönelik bu saldırgan tavrı ve tutumu diğer ülkelerin de bu noktada meseleye daha temkinli yaklaşmalarına neden olabilir. Zaten İsrail'in amacı da bu: Hamas'ın politik ve diplomatik açıdan yalnızlaştırılması, hiçbir şekilde müzakere zemini bulamamasıdır. Buradan da anlaşılıyor ki Netanyahu yeni bir stratejiye geçmiş durumda. Artık Hamas ile sadece Gazze ve Batı Şeria'da ya da İsrail topraklarında değil İsrail'in dışında tüm dünyada mücadele etme seçeneğini masaya getirilmiş durumda. Zaten İsrail istihbaratı geçtiğimiz hafta yaptığı açıklamada Hamas liderlerini nerede olurlarsa olsunlar öldüreceklerini dünyaya duyurmuşlardı.

Hamas, bir liderler örgütü veya kadro örgütü değil. Hamas bir direniş örgütü olması hasebiyle tüm topluma mal olmuş, toplumun direniş ruhunu yansıtan bir yapı. Hamas bir ideolojiden öte artık bir yaşam şekli haline gelmiş ve her Gazzelinin yüreğinde Hamas var.

İsrail, Hamas'ı bir örgüt olarak görürken Gazzeliler Hamas’ı bir direniş ruhu olarak görmekteler . Buna rağmen ABD-İsrail ikilisi Hamas'ı bitirme konusunda kararlılar. Dolayısıyla Gazze'de Haması ortadan kaldırmanın en kolay yolu olarak Gazze’nin insansızlaştırılmasını tek seçenek olduğu gibi bir yanılgı içerisine girmiş durumdalar.

Saldırının teknik boyutuna bakıldığında ise Doha İsrail’e yaklaşık yaklaşık 2 bin km uzakta. İsrail, 10 uçakla bu operasyonu gerçekleştirdiğini söylüyor. Anlaşıldığı kadar F-35’ler bu operasyonda kullanıldı. Bu uçakların bu kadar mesafe gidip gelmesi için yakıt takviyesine ihtiyaç var. İddialara göre Katar’daki Amerikan üssünden kalkan tanker uçaklar İsrail uçakların havada yakıt takviyesi yapmış. Zaten Beyaz Saray saldırının onayını Trump’ın verdiğini duyurdu. Trump’ın ateşkes teklifini görüşmek üzere Hamas liderleri Doha’da bir araya geldikleri düşünüldüğünde bu tuzağı bizzat Trump kurmuş gibi gözükmektedir.

Sonuç olarak dünya ve bölge artık şunu anlamalı: İsrail’in aylardır sürdürdüğü yayılmacı saldırgan politika bizzat ABD’nin projesinin bir parçasıdır. Orta Doğu’yu Çin’e, Rusya’ya, Şanghay İşbirliği Örgütü ve BRICS’e kaptırmaktan korkan ABD, İsrail kartını masaya sürdü. Bu nedenle, bugüne kadar yaşanan inanlık suçlarından sadece İsrail değil ABD de yargılanmalıdır