Türkiye

Cumhurbaşkanı Erdoğan: 'Devletimizi devlet ana yapan kadınlardır'

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Uluslararası Yerel Yönetimlerde Kadın Zirvesi’nde kadınların hem toplumda hem şehir yönetimlerinde belirleyici bir güç olduğunu vurgulayarak, “Kadının olduğu yerde barış, birlik ve huzur olur; devletimizi devlet ana yapan kadınlardır” ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Pullman Hotel'de düzenlenen Uluslararası Yerel Yönetimlerde Kadın Zirvesi'ne katıldı.

Erdoğan'ın açıklamalarından öne çıkan satır başları şöyle;

Kırsaldan kentlere göçün artmasıyla birlikte, tüm dünyada kadın odaklı şehircilik politikalarına duyulan ihtiyaç her geçen gün daha belirgin hale gelmektedir. Daha önce ifade ettiğim gibi, kadınların omuzlarındaki yük giderek ağırlaşmaktadır.

'Kadınlar hem evin yükünü taşımakta hem de iş hayatının zorluklarıyla mücadele etmektedir'

Kadınlardan bir yandan geleneksel sorumluluklarını yerine getirmeleri, diğer yandan da çalışma hayatında yer alarak aile bütçesine katkı sağlamaları beklenmektedir. Kadınlar hem evin yükünü taşımakta hem de iş hayatının zorluklarıyla mücadele etmektedir. Aynı şekilde savaşların, çatışmaların, ekonomik krizlerin ve toplumsal-siyasal huzursuzlukların etkilerini de en fazla kadınlar hissetmektedir.

Toplum hayatında olduğu gibi, şehir hayatı ve yerel yönetimlerde de kadınların etkin olmaları kritik önemdedir. Çünkü her şehir, insanların topluluk halinde yaşadığı her yerleşim birimi, aynı zamanda o insanların evi, yuvası mesabesindedir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Kadının olduğu yerde barış olur

Kadının olduğu yerde barış olur. Kadının olduğu yerde birlik olur. Kadının olduğu yerde dirlik olur. Kadın elinin değdiği yerde huzur ve düzen olur. Kadının güçlü olduğu yerde gelişme olur, ilerleme olur, inşa olur. Tıpkı medeniyetimiz gibi. Şehirlerimizin de anaç karakterde olması işte bu hakikatin tezahürüdür.

Bakınız, kadınların kurucu aklı o kadar kıymetli ki, bunu gündelik hayatta eşlerden birinin vefat ettiği ailelerde çok net görebiliriz. Eşlerden evin erkeği rahmetli olmuşsa, kadın dirayetiyle, metanetiyle, şefkatiyle aileyi kanatları altına alarak tüm bireylere sahip çıkar. Eşi vefat ettikten sonra o ocak sönmüyorsa, başında kadın olduğu içindir. O aile dağılmıyorsa, kadının kurucu ve kuşatıcı fıtratı sayesindedir.

'Devletimizi devlet ana yapan kadınlardır'

Toplumun çekirdeği olan aile, evvel emirde nasıl kadınların fedakarlıkları, gayretleri, emekleri sayesinde ayakta duruyorsa, toplumsal hayatta da şehirler, ülkeler, milletler kadınlar sayesinde ayakta durur. Kemal Tahir'in ifadesiyle, "Devletimizi devlet ana yapan kadınlardır."

Kadınlar, İstiklal Harbimizde de son derece mühim roller üstlenmişlerdir. Şehir şehir dolaşarak Kuvâ-yi Milliye'yi ve Milli Mücadele'yi halka anlatan, bebeği kucağında olduğu halde cepheye mermi taşıyan, "Ben cephe gerisinde değil, cephede erkeklerle birlikte savaşacağım!" diyerek işgalcilere kök söktüren yiğit kadınlar, erkeklerle birlikte bu topraklar için can verdiler. Bize üzerinde özgürce yaşayacağımız bir vatan bıraktılar. Cumhuriyetimizin kuruluşu ve yükselişinde de kadınlar her zaman ön safta yer aldılar. İşte 1930 ve 1934'te yapılan düzenlemelerle kadınların bu mücadelesi onurlandırılmış, bir nevi hakları teslim edilmiştir.

Gazi Mustafa Kemal, bu hakkın verilmesinin ardından şöyle demişti: "Medeni memleketlerin birçoğunda kadından esirgenen bu hak, bugün Türk kadınının elindedir ve onu salahiyet ve liyakatle kullanacaktır." Evet, bizzat kendi ifadesiyle kadınların liyakat ve selahiyetle kullanmaları için verilen bu hak, Gazi'nin vefatından sonra gelenler tarafından sabote edilmiş, çeşitli kısıtlamalar ve yasaklarla aşındırılmıştır.

'Kadınlar, başörtüleri dolayısıyla seçimden mahrum bırakıldı'

Kadınlar bu anayasal haklarını uzun yıllar selahiyetle, liyakatle ve özgürce kullanamadılar. Görünür görünmez birçok engelle karşılaştılar. Mesela başörtüleri dolayısıyla seçilme hakkından mahrum bırakıldılar. Mesela üniversiteyi kazandıklarında karşılarında ikna odalarını buldular. Mesela kimi zaman kılık kıyafetlerinden, kimi zaman mezun oldukları okullardan ötürü ayrımcılığa uğradılar. 28 Şubat'ın baskıcı atmosferinde binlerce kadın, eğitim, çalışma, kamuda istihdam haklarından feragat etmek zorunda kaldı. Kadınlar, yıllarca inanç değerleriyle okulları, eğitimleri, meslekleri arasında çok travmatik tercihler yapmak mecburiyetinde bırakıldı.

Bunların hepsini beraber yaşadık. Biliyorum ki şu an bu salonda bulunan bütün arkadaşlarımın da önemli bir kısmı bu ayrımcılığı iliklerine kadar yaşadı. Şimdi ben buradan soruyorum: Meclise başörtüsüyle girdi diye adeta linç edilen kadınları hangimiz, nasıl unutabiliriz? Okullarda, üniversitelerde yürütülen cadı avını nasıl unutabiliriz? Unutmayın! "411 el kaosa kalktı" manşetinin temsilcisi olduğu karanlığı nasıl unutabiliriz? Başörtüsü yasağının sürmesi için Anayasa Mahkemesinin kapısında nöbet tutan CHP'yi ve özgürlük düşmanı zihniyetini nasıl unutabiliriz? Bugün sesleri eskisi kadar çok çıkmasa da medyada, sosyal medyada, iş dünyasında, siyasette, bürokraside varlığını halen devam ettiren kadın hakları cellatlarını nasıl unutabiliriz? Bunları unutmadık, unutmuyoruz ve hiçbir zaman unutmayacağız.