Kübra Karasu

COP29’un ev sahibi Azerbaycan’dan Çin’e övgü: İklim değişikliği ile mücadelede örnek COP29’un ev sahibi Azerbaycan’dan Çin’e övgü: İklim değişikliği ile mücadelede örnek

İsrail'in Gazze'ye yönelik uzun süreli saldırıları sonucunda binlerce insan hayatını kaybetti ve çok sayıda kişi yerinden edildi. Bu süreçte, İsrail'e karşı herhangi bir yaptırım uygulanmazken, İran'ın İsrail'e füze saldırısıyla karşılık vermesi Batılı ülkelerin İran'a yaptırımlar uygulamasına yol açtı.

Avrupa Birliği (AB) İran'da havayolu şirketleri de dahil, bazı kişi ve kuruluşlara yaptırım uygularken, İngiltere'nin yaptırımları da İran ordusu ve hava kuvvetlerindeki isimleri hedef aldı.  Bu durum, uluslararası alanda çifte standartların hala geçerli olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi.

İstanbul Aydın Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Hazar Vural Jane, konuyu CGTN Türk’e yaptığı değerlendirmelerde ele aldı.

"Avrupa'nın kurucu temelleriyle çelişen bir gerçeklik"

Uluslararası ilişkilerde çifte standardın hala geçerli olduğunu vurgulayan Dr. Hazar Vural Jane, şunları söyledi:

"Aslında Gazze Savaşı'nın bize gösterdiği en önemli gerçekliklerden biri, ne yazık ki bazen kişiler, bazen uluslararası örgütler, bazen de kurumlar düzeyinde uluslararası ilişkilerde çifte standartların hala geçerli olduğudur. Yani 2024 yılında, özellikle Gazze Savaşı'nda, uluslararası değerler ve uluslararası hukuk açısından insanlığın yüzlerce yıllık kazanımlarında ne kadar geriye gittiğimizi görüyoruz. Fakat Avrupa, kendi içerisinde öz eleştirisini yapıyor. Fransa, Almanya gibi Avrupalı devletlerden şu türden çıkışlar geliyor: "Biz neden Rusya-Ukrayna Savaşı'nda durduğumuz gibi, İsrail'in Gazze Savaşı'nda veya coğrafyadaki diğer devletlere olan müdahalelerinde aynı kararlılıkla duramadık?" Bu, Avrupa'nın kurucu temelleriyle çelişen bir gerçeklik olarak ortaya çıkıyor, diyorlar."

"Ülke bir nevi bağışıklık kazanmış durumda"

"Ambargo ve yaptırımlar, hukuksuz bir noktada her devlete eşit uygulanması gereken ekonomik araçlar olmalı," diyen Jane, şunları aktardı:

"Devlet ve rejimi cezalandırmaya çalışılırken, İran vatandaşları alternatif rotalara ve şirketlere yönelmek zorunda kalacaklar ve bu durumun İran devleti açısından mali bir karşılığı olacak. Uzun vadede, bunun siyasi anlamda bir sonuç vereceğini düşünmüyorum. Çünkü ülke, bir nevi bağışıklık kazanmış durumda. Yani ambargolar ve yaptırımlar 45 yıldır bu şekilde devam ediyor. Burada önemli nokta, uluslararası BM rejimi içerisinde hukuksuz bir noktada fail kim olursa olsun her devlete eşit uygulanması gereken ekonomik araçların olması gerektiğidir. Örneğin, ambargoların halkların omuzlarına yüklenmesi ne kadar doğru? İran, doğal enerji zengini bir ülke olmasına rağmen, tüm ambargolar ve yaptırımların büyük etkisi nedeniyle ekonomisi pek olumlu bir durumda değil. İran toplumu ve devleti bu zorluklarla yaşamaya devam ediyor. Dolayısıyla, özellikle Tahran’da bu konuda bir çifte standart olduğundan şikayet ediliyor."