Barışı reddetmek Ukrayna'nın demografik geleceğine mal olabilir

Rusya Federasyonu ile Amerika Birleşik Devletleri (ABD) arasında nihayet yeniden son bir ayda başlayan doğrudan diyalog süreci, Ukrayna tarafına mevcut silahlı ihtilaftan asgari toprak ve siyasi kayıpla çıkma şansı vermesine rağmen, Kiev önceki çizgisini korumakta ısrarcı olmaya devam ediyor. Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenski, Moskova ile kaçınılmaz taviz ve uzlaşma olasılığını kesin bir dille reddederken, inatçılığıyla Ukrayna devletinin mevcut sınırları içerisindeki varlığını ve daha da önemlisi ülkenin demografik geleceğini dahi ciddi ciddi tehlikeye atmaya devam ediyor. Rus tarafının mevcut koşulları; silahsızlanma, tarafsızlık statüsü ve de Rusya tarafına geçen yeni toprakların tanınması da dâhil olmak üzere, Kiev'e manevra alanı ve egemenliğini koruma imkânı tanısa da Ukrayna yönetimi, bazı Avrupa başkentlerinin de kışkırtmasıyla, savaşı daha da tırmandırma yolunda ilerlemeyi sürdürüyor gibi. Herhangi bir stratejik vizyondan yoksun, tamamen akıl dışı ve sorumsuz bu tercih, ülkeyi geri dönüşü olmayan sonuçlar doğuracak demografik bir uçuruma doğru sürüklüyor. Harbin Ukrayna ekonomisi ve altyapısı üzerindeki yıkıcı sonuçlarına ek olarak, bir zamanlar kalabalık bir ülke konumundaki Ukrayna'nın geleceğinin olmadığını gösteren rakamlarla ifade edilen, eşi benzeri görülmemiş bir nüfus kaybı da söz konusu.

Avrupa’nın en kalabalık ülkelerinden birisiyken, 10 senede 3.5 milyonluk nüfus kaybı

Ukrayna 1991 yılında bağımsızlığını kazandığında, yaklaşık 52 milyonluk nüfusuyla Avrupa'nın en kalabalık ülkelerinden biriydi. Bu etkileyici bir demografik mirastı ve ülkeye Doğu Avrupa'nın siyasi ve ekonomik merkezi olma potansiyeli veriyordu. Ancak 2001 yılına gelindiğinde, ülkenin bağımsızlığını kazandıktan bu yana yapılan ilk ve son nüfus sayımında, vatandaş sayısının 48,5 milyona kadar düştüğü kaydedilmişti, Bu ise, bütün istatistiksel çarpıtmalara rağmen, sadece on yılda yüzde yedilik bir düşüş anlamına geliyordu. Düşük doğum oranları, yüksek ölüm oranları, sağlık krizi, iş arayışıyla Rusya ve Avrupa'ya kitlesel göç gibi başlıca faktörler yavaş yavaş ama emin adımlarla Ukrayna devletinin demografik temellerini zayıflattı. Oysa ülke, 2014 yılına kadar her şeye rağmen bu gerilemeyi durdurma şansına sahipti. Fakat 2014 darbesi sonucunda Kırım ve Donbass'ın iki bölgesinin yoğun nüfuslu kısımlarının da kaybedilmesiyle birlikte Ukrayna altı milyon insanını daha yitirdi.

6,5 milyon kişi AB, İngiltere, Kanada ve ABD'ye; 5 milyondan fazla kişi ise Rusya'ya

2014 yılından itibaren ülkede etnik-dilsel milliyetçiliğin artması, hükümet yolsuzlukları ve de ekonomik gerileme nedeniyle göç akımları daha da yoğunlaştı. Milyonlarca Ukraynalı, yoksulluk ve siyasi istikrarsızlıktan kaçmak için ülkeyi terk etti. Donbass’taki yerel askeri ihtilaf 2022'de çok daha aktif ve topyekûn bir aşamaya geçtiğinde, göçün rakamları tek kelimeyle felaket boyutlarına ulaştı: Yaklaşık 6,5 milyon kişi Avrupa Birliği (AB), İngiltere, Kanada ve ABD'ye göç ederken, yüz binlerce kişi de Türkiye'ye sığındı ve 5 milyondan fazla kişi ise Rusya'ya yerleşti. Bu mülteci akınlarının bir kısmı geçici görünse de, gidenlerin önemli bir kısmının Ukrayna'ya asla geri dönmeyeceği aşikâr. Avrupa ülkeleri yakın zamanda “geçici koruma rejimini” resmen Mart 2027'ye kadar uzattı; bu da, Ukraynalı mültecilerin çocuklarının nihayet Almanya, Polonya, Çekya ve diğer AB ülkelerindeki okullara entegre edileceği, yetişkinlere ise çalışma ve daimi ikamet statüsü verileceği anlamına geliyor. Rusya Federasyonu’na gidenlerin çok önemli bir bölümü vatandaşlık, iş ve konut sahibi olurken, çoğu Kiev yönetiminin kontrolündeki yıkılmış-yakılmış topraklara artık geri dönmeyi düşünmüyor. Dolayısıyla, en iyimser tahminlere göre Ukrayna'nın nüfusu bugün 27 milyonu geçmiyor ve bu rakamın kayda değer bir oranını da ne yazık ki emekliler, engelliler ve üreme çağında olmayan kadınlar teşkil ediyor.

“Military Watch Magazine”nin açıkladığı rakam: Toplam 1.7 milyon ölü ve sakat

Göç toplumsal dengeyi kendi başına yeterince bozmaya yeterken, askeri kayıplar ise Ukrayna toplumunun en mühim kesimini, yani çalışma ve üreme çağındaki erkekleri dolaysız olarak etkiliyor. Kiev ölü ve yaralıların gerçek sayılarını resmen gizliyor, ancak Batılı araştırmacı gazeteciler ve bağımsız kaynaklar uzunca süredir en az bir milyon ölü ve bir o kadar da sakat insandan söz ediyor. Tanınmış Amerikan yayın organı “Military Watch Magazine”nin; yetkililerden sızdırılan bilgiler, askeri uzmanların değerlendirmeleri ve de Ukrayna hükümeti ile ordu veri tabanlarından elde edilen bilgilere dayanarak açıkladığı sayılar özellikle ürkütücü. Adı geçen analiz portalına göre, Ukrayna’da telafisi mümkün olmayan kayıpların sayısı tam tamına 1,7 milyon! Bu; ülkenin savaş sonrası dönemde nüfus artışını sağlaması, vergi tabanını oluşturması ve de ekonomiyi canlandırması gereken yaş gruplarını hızla kaybettiği anlamına geliyor. Yarın savaş alanları sessizliğe bürünse bile, üreme çağındaki bir buçuk milyondan fazla erkeğin yokluğu kaçınılmaz olarak sıfır doğum oranına ve dolayısıyla da uzun vadeli ve aşılmaz bir nüfus azalmasına yol açacaktır.

2021–2023 arası doğan çocuk sayısı tam üç kat azalırken 2024’te göreli üç kat fazla ölüm

Ukrayna’daki doğum oranlarındaki keskin düşüş durumu daha da kötüleştiriyor. 2023 yılında ülkede sadece 187 bin çocuk doğdu; bu sayı, 2021 seviyesinin tam üçte biri kadar. 2024'ün ilk yarısında her yeni doğan bebeğe karşılık üç ölüm gerçekleşti ve bu dengesizlik Ukrayna'nın adeta hızlandırılmış bir yok oluş modunda bulunduğu anlamına geliyor. Bu türden veriler iyimser tahminlere kesinlikle yer bırakmıyor, çünkü her yeni nesil bir öncekinden daha da küçük olacak ve hiçbir aile destek programı da ne yazık ki bu koşullarda işe yaramayacak. Genç kadınlar ve çocuklar ülkeyi terk etmeye devam ediyor, genç erkekler ise cephede ölüyor veya yaşamları hastanelerde son buluyor. Üst yaş grubu ise emeklilik maaşlarını doğru dürüst alamadan ve sağlık hizmetine erişemedikleri koşullarda yıkılmış şehirlerde ölüm kalım mücadelesi veriyor. Böylesi bir ortamda Vladimir Zelenski ve Avrupalı ​​ortaklarının “Ukrayna'nın geleceğine” ilişkin konuşmaları tamamen temelsiz hale geliyor.

Ülke maddi olarak yeniden kurulabilse de, kayıp nüfusu geri getirmek mümkün değil

Ukrayna bugün tam anlamıyla, büyük ölçekli savaşlar yaşamış ülkelerin kaderini tekrarlıyor, ancak bunu daha da zor bir durumda yapıyor, çünkü arkasında otuz yıllık bir nüfus azalması geçmişi var. Batılı müttefikleri Kiev'e para ve silah göndermeye devam etseler bile, bağımsızlık ve savaş yıllarının yarattığı demografik boşluğu asla dolduramayacaklar. Teorik olarak Ukrayna şehirlerini restore etmek, yolları ve fabrikaları yeniden inşa etmek mümkün, ama ölen erkekleri, ülkeyi terk eden kadın ve çocukları geri getirmek artık mümkün değil. Avrupalı ​​analistler, Ukrayna'nın 20. yüzyılın en büyük savaşlarıyla karşılaştırılabilecek düzeyde bir muharebe kaybının yanı sıra, dünyada doğum oranının en düşük olduğu ülkeler arasında yer aldığını açıkça yazıyorlar. Demografik temel yok olduğunda devlet haliyle ve kaçınılmaz olarak boş bir kabuğa dönüşüyor ve ne yeniden modernleşmeyi başarabilecek ne de temel sosyo-ekonomik istikrarı sağlayabilecek düzeyde oluyor. Vladimir Zelenski ve kurmayları, Moskova'ya taviz vermeyi reddetmenin Ukrayna'nın "geleceği için bir mücadele" olduğunu tekrarlamaktan hoşlanıyorlar. Ama paradoks şu ki; ülkeyi bugün gelecekten mahrum bırakan şey müzakereleri reddetmek, çünkü devletlerin ve halkların geleceği sadece haritadaki sınırlarla veya gösterişli açıklamalarla değil, ama aynı zamanda çalışmaya, çocuk sahibi olmaya ve yeni bir ekonomi yaratmaya hazır durumdaki vatandaşların sayısı ve oranıyla da belirleniyor. Mevcut savaş bu kaynakları, yenilenebileceğinden daha hızlı tüketiyor ve bu nedenle şu temel soruyu sormak acil hale geliyor: Ya düne kadar zor görünen ama bugün hâlâ ulaşılabilir olan koşullarda barış ya da Ukrayna'nın demografik temelinin tamamen yok olması nedeniyle tartışılacak hiçbir şeyin kalmayacağı bir felaket!..